Şehrin Nabzı: Londra

BRICK LANE

Birleşik Krallığın başkenti Londra, farklı kültürlerin buluştuğu kozmopolit yapısı nedeni ile tanımlanması güç bir şehir. Sanki her mahallenin, hatta caddenin dahi kendine özgü bir stili var. Bugünkü yazımda sizleri Londra’nın doğusuna; alternatif kültürün kalbi haline gelen Brick Lane caddelerine doğru bir gezintiye davet ediyorum. Keşfetmeye hazırsanız, haydi bu sokaklara yansıyan görünümlere ve buradaki mağazaların vitrinlerine birlikte göz atalım!

Londra denildiğinde akla gelen o zarif silüetlere ve pastel tonlara sahip klasik İngiliz stili, vintage ve etnik modanın merkezi olan Brick Lane’de adeta yeniden şekilleniyor. Bir cadde hayal edin ki bir tarafta rengarenk taytlar ve retro sweatler, diğer tarafta ise 90’lı yıllara ait, Fight Club filminden esinlenilmiş çarpıcı kombinlerle karşılaşıyorsunuz. İşte bu heyecan verici cadde Brick Lane’in özeti!

Gördüğünüz gibi Brick Lane’de sıradanlığa yer yok. Her köşe başında alışılmışın dışında kombinler, beklenmedik detaylar ve ilham veren stillerle karşılaşıyorsunuz. Vintage dükkanlardan çıkan retro kıyafetlerle, modern parçaların özgün buluşmasını izlerken buraya hayran kalmamak elde değil! Renklerin ve desenlerin cesurca kullanıldığı, farklı dokuların bir araya geldiği moda anlayışı, trendlere bağlı kalmaktan ziyade, özgünlük ve fark yaratma üzerine kurulu. Önemli olan giydiğiniz parçaları kombinlerken hayal gücünüzü ne kadar zorlayabildiğiniz.

Ben başta sadece bölgedeki yeni tasarımcılara ait göz alıcı mağazaları gezmeyi planlıyordum. Çünkü tütsü ve naftalin kokularının karıştığı vintage mağazalarda, tozlu giysiler ve modası geçmiş aksesuarlar dışında bir şey bulabileceğiniz düşünmüyorsunuz. Ancak bu mağazalarda sıkıştırılmış askılar arasında keşfedilmeyi bekleyen onlarca tasarım giysi ile karşılaşıyorsunuz. The Kooples, Kenzo, Cavalli, Levi’s, Emilio Pucci, Guy Laroche hatta Hermès, Channel ve Dior gibi kaliteli ve lüks markaların yeniden satışa sunulan parçaları arasında insan kendini kaybediyor. Burada, sınırlı sayıdaki ürünleri edinmek için herkes adeta bir yarış içerisinde diyebilirim. 1920’li yıllara kadar uzanan, ancak kalitesini günümüze kadar koruyabilmiş çeşit çeşit ürün arasından kendim için 2000’li yılların başına ait Vivienne Westwood’un bir hırkasını seçtim.

Değerli ama kullanım ömrünü doldurmuş parçalar ise farklı tasarımcıların ellerinde yeniden hayata döndürülüyor. İşte mükemmel bir sürdürülebilirlik politikası! Örneğin; yıpranmış, 80’li yıllara ait Nike sweatler kolsuz yeleklere; sararmış Burberry gömlekler ise korse veya çantalara evrilerek vitrinlerdeki yerlerini tekrar alıyor. Tasarımcı gözüne sahip ve evinde dikiş makinesi bulunan herkes de bu projeye katkı sağlayabiliyor. Herhangi bir retro mağazadan uygun fiyatlarla alabileceğiniz eski görünümlü ürünleri, evinizde baştan yaratarak bu mağazalara yeniden sunabiliyorsunuz. Bence Brick Lane mağazalarının bu kadar renkli ve dinamik bir duruş sergileyebilmesinin ana sebeplerinden biri de birçok farklı tasarımcının ürünlerini, dönüştürme politikası ile kendi çatısı altında toplayabilmesinden kaynaklanıyor. Böylelikle sınırsız bir ürün skalası ile birçok farklı tarza hitap edilebiliyor. Aynı zamanda alışverişin bir ürün almaktan öte, tasarım sürecini tetikleyen bir aktivite olduğu hatırlatılıyor.

Mağazalara her giriş çıkışınızda sanki zamanda yolculuk yapıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Her bir parçanın adeta yaşanmışlıkları ve anıları var gibi. Zaten yeni neslin vintage ürünlere yönelmesinin başlıca nedenlerinden biri de bu. Duyulara ve duygulara hitap eden bu otantik ürünlerin sahip oldukları ruhu günümüzde tekrar canlandırmak istiyorlar. Fiyatları yer yer piyasadan daha pahalı olan ikinci el parçalar ile gençler sadece kıyafet değil, aynı zamanda bir deneyim satın aldıklarını ifade ediyorlar.

Peki sizce sokak sanatının ve vintage modasının göz kamaştırıcı şekilde sunulduğu Brick Lane caddelerinin konsepti mi insanların giyim tarzlarını belirliyor? Yoksa insanların bakış açıları mı Brick Lane’in ruhunun oluşmasına sebep oluyor? Bu konu üzerinde uzunca bir süre konuşabiliriz gibi. Ancak bana kalırsa genç neslin sahip olduğu benzersiz yaratıcı ruh, bu mükemmel atmosferi şekillendiren en temel etken gibi görünüyor.